Son günlerde bloglardaki alıntı - çalıntı tartışması depreşti yine.
Bu yazıda önce kimler ne demiş ona bakalım, sonra biz geçen aylarda en tepeye koyduğumuz "Okuyuculara Not" ötesinde birşeyler diyebilir miyiz, ona bakalım.
İzleyebildiğim kadarıyla ateşi ilk yakan "Güneşin Tam İçinde" oldu.
(ç)Alıntılama Sanatında Zen! adlı yazısında fikri mülkiyetin önemine değindi. Değinmekle kalmayıp bu konuda yorumlarda gelen sorulara aydınlatıcı cevaplar verdi. Sonra gelen bazı yorumlara küserek yazmayı durdurduğunu açıkladı.
Onu küstürenlerin başında Blog ve Wolkanca geliyor.
Gerek "(ç)Alıntılama Sanatında Zen!" adlı yazıya yazdığı yorumlarla gerekse Alıntı adlı yazısında, ki aslında (ç)Alıntılama Sanatında Zen!'in yazılmasına sebep olmuştur, önemli olanın bir bloğun okunabilirliği olduğu, çalıntı bile olsa bir yazının çalan aracılığıyla dahi okunmasının ve daha çok kişiye ulaşmasının önemli olduğunu vurguluyor.
Diğerleri doğal olarak bu iki kutup arasında yer alıyorlar.
Gürkan'ın Blogger Alanı:
Gürkan "Blogda Bir Sanattır" adlı yazısında (başlıktaki ve aşağıdaki yazım hatası heralde dalgınlığa gelmiştir, "...çünkü En önemlisi Türkçe doğru kullanılmalı" diyor.) " Gerekmedikçe alıntı yapılmamalı, yaparsakta çok olmamalı.
Alıntı yaparken kaynak belirtilmeli." diye görüşlerini açıklıyor.
Bir Titreğin Güncesi:
"Bir Blogcunun Anatomisi" adlı yazıda haklı olarak çıkan tartışmadaki zaman zaman düzeyin düştüğüne vurgu yapıyor. Alıntı çalıntıya dönse bile Google affetmez diyor.
Eda Suner ise Blog ve Wolkanca'ya yazdığı yorumda Blog ve Wolkanca'ya hak veriyor: " ...süper bir yazı olmuş ellerine sağlık, sonuçta amaç okunmak neyin eğitiminden bahsediliyor ki! insanların eğitim düzeyi ne olursa olsun öyle yada böyle okutabiliyorsak yazdıklarımızı gerçek başarı budur..."diyor.
Daha sonra Güneşin Tam İçinde' ye yazdığı yorumda ise fikri mülkiyetçi oluyor.
Diğer yorumcuların her iki yazıya yazdıkları yorumlarda fikri mülkiyetçiler sanki daha ağır basıyor. Alıntı çalıntı farketmez, zaten kim özgün yazıyor ki diyenlerin sayısı biraz daha az.
Bu konuda daha önce yazılmış yazılar da var hiç kuşkusuz, şimdilik sadece en güncel olanları yukarıya alındı.
Bu bloğu bulup, yazının burasına kadar geldiyseniz eğer, en tepedeki "Okuyuculara Not"u da okumuşsunuzdur diye kabul ediyorum. Çalıntı ,alıntı, özgün, telif,... kavramlarının blogçular tarafından sıklıkla kullanılması ve kimi blogçuların kendilerini sadece özgün ve dokunulamaz yazılar yazdıklarını ima etmeleri canımı sıkmıştı. Hatta biri mail atıp yazılarımdan bazılarının aynen kopyalandığını bana ihbar etmişti.
Notta belirtilen "görülen lüzum" budur.
Kopya, biliyorum, olumsuz bir sözcük. Ama - tepkileri üzerime daha az çekmek ve tartışmayı ana ekseninden kaydırmamak için kendimden örnek veriyorum - ben ne yapıyorum ki sanki? Oradan, buradan kopya etmek değil mi yaptığım? İsteyenler de üzerlerine alabilirler bunu. İstemeyen de kopya çekmediğini iddia etmekte ısrar edebilir.
Bir adım öteye gidelim: Kopya olumsuz, insanı rencide ediyor diyelim ve bunu başka bir sözcükle değiştirelim: Paylaşım.
Bir yerlerden öğrendiklerimi başkalarıyla paylaşmamda ne gibi bir ahlaki sorun olabilir? Hukuki bir sorun olabilir?
Birebir kopyala yapıştır yöntemini ilkesel olarak benimsemesem bile (Birebir kopyala yapıştır hiç tartışmasız bir kötüniyet içerir, o sebeple ilkesel olarak karşıyım) ve bu yazının kapsamına girmese bile, diyelim ki birebir kopyalandım. Eğer özgün bir yaratıysa bu kopyalanan zaten kopyalayanın eline yüzüne bulaşacak ve kopyalandığı sırıtacak ve ona birşey kazandırmak yerine kaybettirecektir. Yazım yeterince özgünse zaten okuyan bunun kimin tarafından yazıldığını tahmin edecektir.
Yaratılan özgün birşeyi ise siz isteseniz de çalamazsınız. Çaldınız diyelim, yasalar vardır. (İçerik kralsa, telif hakları onun kalesidir)
Aslında tüm bu tartışmalar bir üretim ilişkileri toplamından bir diğerine geçiş aşamasında olduğumuzu farketmememizden kaynaklanıyor:
Bilgi hızla anonimleşiyor.
Sanayi dönemi alışkanlıkları ve yasal düzenlemeleri ile yeni gelenin arasında sıkışıp kalınıyor.
Bu kargaşa içinde ise kimileri neredeyse hırsız kimileri ise neredeyse özgün yaratıcılar olarak karşımıza çıkıyor. Çoğunlukla ikisi de doğru değil.
Yaratıcı değil, üretici olduğumuzu varsayalım; hepimiz de toptan özgün sanatçılar ya da düşün adamları değiliz ya...
Bir kere, üretilen hiçbirşey ( fikri ya da maddi) tamamiyle üretene ait değildir.
Sadece bir kısmı üretene ait olabilir.
Telif haklarına duyarlı arkadaşlarımızın da yazıları dahil olmak üzere bloglarda yayınlanan yazıların ne kadarının özgün olduğunun kararını size bırakıyorum.
Örneğin, bir eklenti üzerine yazmak, daha doğrusu bir veya birkaç yazıdan tercüme ederek ve biraz yorum katarak yazıyı kotarmak, haberleri duyurmak özgünlük müdür ve bu yazıdan yararlanılmışsa bir suistimalden nasıl söz edilebilir?
Piyasa ekonomisi çerçevesinde "ne yaparsan yap parayı kap" anlayışı ile bloglayan arkadaşlarımız hiç de özgün olmayan yazılarının başkaları tarafından kullanıldığını görünce küplere biniyorlar. Sanki yazdıklarını kendileri yaratmışlar...Sonuç itibariyle derleme ve varsa birkaç yorumdan oluşan yazılardır çalıntı yapıldığı iddia edilen yazıların büyük bir çoğunluğu. Photoshop ile bir kaç saniyede yapılan değişiklikler ile özgün resimler de elde edilebiliyor, telif haklarından sıyrılabiliniyor!
Ve sanmayın ki bu konular sadece Türkiye ile sınırlı. Dünyanın en ünlü blogçularından biri bloglama yöntemini sayfasında şu şekilde ifşa ediyor:" Bir yazıyı yazmam 10-15 dakika sürer. Sevdiğim bir makaleyi açarım, okurum ve onu kendi ifadelerimle yeniden yazarım..."
Bizde yapılandan farklı mı?
Ve sakın sanmayın ki derleme tipi yazıları ve yazanları, emeklerini küçümsüyorum. Yapılacak olanlar yapılıyor.
Ve biliyorum ki bu tip yazıları yazanların bir bölümü ilerleyen yaşlarında özgün yapıtlar da ortaya çıkaracaklar.
Ve şimdi Adsense tıklamalarından kazandıkları parayı gülümseyerek hatırlayacaklar.
Pek de uzak sayılmayacak bir gelecekte yeni üretim ilişkilerine ve onun toplumsal düzenlemelerine tanık olacağız.
Yeni üretim yeni para kazanma yollarını biçimlendirecek, hukusal düzenlemeleri şu anda bize belki de anlamsız gelebilecek yeni "telif-hakları" kavramını oluşturacak.
O günler gelinceye kadar doğal olarak bir toz duman olacak ortamda.
Onu da özeleştiri, ahlaki yaklaşımlar ve hoşgörü ile aşabiliriz diye düşünmek istiyorum.
Paylaşım anahtar sözcük olmalı.
Sırf sevinelim diye; belki yazılarda bağlantılı kaynak göstererek işe başlayabiliriz.
(Kaynak göstermek özü itibariyle ahlaki, öznel bir tercihtir; gösterirseniz sevinir, göstermezseniz üzülmeyiz. bkz. Okuyuculara Not)
İlgili diğer yazı:
Bloglarda Alıntı Çalıntı Tartışması Üzerine -2-
Özgünlük Mü, Özgürlük Mü?
OKUYUCULARA NOT:
Bu blogta yayınlanan Telif-Tercüme'ye ait çeviri ve orijinal yazıları (doğal olarak çevirisi yapılmış olan ve kaynak gösterilen ingilizce orijinal yazıları değil) istediğiniz her ortamda çoğaltabilir, yayınlayabilir ve değiştirebilirsiniz.
Kaynak göstermek özü itibariyle ahlaki, öznel bir tercihtir; gösterirseniz sevinir, göstermezseniz üzülmeyiz.
Bilgi -içeriği ve düzeyi ne olursa olsun- ; hele kamuya sunulmuşsa, mülkiyete konu olacak birşey değildir, paylaşıldıkça anlamlıdır ve bu güneş altında yeni hiçbirşey yoktur.
İçerik çalma diye birşey en azından bu blog için geçerli değil; gönüllü olarak verilmiş birşeyin alınması durumunda hırsızlık söz konusu olabilir mi?
Görülen lüzum üzerine duyurulur.
Kaynak göstermek özü itibariyle ahlaki, öznel bir tercihtir; gösterirseniz sevinir, göstermezseniz üzülmeyiz.
Bilgi -içeriği ve düzeyi ne olursa olsun- ; hele kamuya sunulmuşsa, mülkiyete konu olacak birşey değildir, paylaşıldıkça anlamlıdır ve bu güneş altında yeni hiçbirşey yoktur.
İçerik çalma diye birşey en azından bu blog için geçerli değil; gönüllü olarak verilmiş birşeyin alınması durumunda hırsızlık söz konusu olabilir mi?
Görülen lüzum üzerine duyurulur.
23 Şubat 2008 Cumartesi
Bloglarda Alıntı Çalıntı Tartışması Üzerine
Gönderen ufak yolcu zaman: 01:16
Etiketler: alıntı, blog, bloglamak, çalıntı, güneşin tam içinde, özgünlük, telif, telif hakları, wolkanca
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
SON YAZILAR / RECENT POSTS
GÜNDEME DAİR
*** Çevreciler Çanakkale'deydi, Gençler Neredeydi?
*** Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Kuralarından sonra Yarıfinal ve Final Kuraları da Basına Önceden Sızdı!
***Havalar Very Special Isınıyor, Üzerindekileri Çıkarmak İsteyen İsteyene
***Fazıl Say'a Geç Kalmış Bir Cevap
***Bir Karikatür ve Düşündürdükleri
***Hürriyet Gazetesi, Kadınlar ve Türkiye
***Sevgililer Gününe 2008 Türkiye'sinden "Yeşil" Öneriler
***Bugün Sünnet ay pardon Sandık, Yarın Deniz !
*** Şampiyonlar Ligi Çeyrek Final Kuralarından sonra Yarıfinal ve Final Kuraları da Basına Önceden Sızdı!
***Havalar Very Special Isınıyor, Üzerindekileri Çıkarmak İsteyen İsteyene
***Fazıl Say'a Geç Kalmış Bir Cevap
***Bir Karikatür ve Düşündürdükleri
***Hürriyet Gazetesi, Kadınlar ve Türkiye
***Sevgililer Gününe 2008 Türkiye'sinden "Yeşil" Öneriler
***Bugün Sünnet ay pardon Sandık, Yarın Deniz !
4 yorum:
Çok güzel bir yazı olmuş baştan sona okudum :) size katılıyorum özellikle daha çok insana ulaşma olayı gerci bunu isteyen önemseyen kişinin alıntı çalıntıyı takmaması gerekir nede olsa amacına ulaşıyor
merhaba,
peki ya yazıyı yazan yazarı direk alıntılarsak bir başka blogdan bu caizmidir (:
buyurun: http://blog.wolkanca.com/blog-girdisi-yazarken-aklinizda-bulunsun/
burhan=> yorum için teşekkürler...
wolkanca=> alıntılar konusunda telif-tercüme yaklaşımı açık: Kaynak göstermek özü itibariyle ahlaki, öznel bir tercihtir; gösterirseniz sevinir, göstermezseniz üzülmeyiz!
Bu arada Wolkanca'ya gelecek mesajları okuyor gibiyim:" Alıntıla beni Wolkanca!"
Bu konuda il yazan benim sanırım ortaşığı karışmasına neden oldum :) nacizane fikrimdi Wolkan ve süleyman da kendi görüşlerini belirttiler. Yorumlar ve yazımın linki sevgiler
http://www.edasuner.com/resim-duzenleme-programlari-ve-blogculuk-hakkinda-tavsiyelerim/
Yorum Gönder